23 Temmuz 2024

AYHAN YILMAZ AÇTIĞI DAVAYI KAYBETTİ!

  • PDF

Eski Milletvekili Ayhan YILMAZ, Gazetemiz sahibi Yavuz Selim ESER’e açtığı tazminat davasını KAYBETTİ!

Gazetemiz sahibi Yavuz Selim ESER’in 20 Nisan 2011 tarihinde yazmış olduğu bir yazısından dolayı son derece mağdur olup, manevi şahsiyetinin rencide olduğu, üzüldüğü, kamuoyunda itibar kaybettiği gerekçesiyle Aybastı Asliye Hukuk Mahkemesine 22.08.2011 tarihinde başvurarak 100 bin TL’lik tazminat davası açan Ayhan YILMAZ; 25.06.2015 tarihli mahkeme kararıyla açtığı tazminat davasını kaybetti.

Aybastı Belediyesi makam odasında yaşanan bir para trafiği nedeniyle hakkında yazılar yazılan ve aynı günlerde Başyazarımız Yavuz Selim Eser’in de kaleme aldığı yazıya istinaden dava açan Ayhan Yılmaz, rüşvet aldığı iddiasıyla Ünye Ağır Ceza mahkemesince de yargılanmıştı.

Belediye başkanlığı makam odasında gerçekleşen para alış-verişi görüntülerinin basına yansımasından sonra ilgili yazısını kaleme alan Yavuz Selim Eser, bu yazıdan dolayı “rüşvet almak iddiasıyla” yargılanan Ayhan Yılmaz tarafından açılan 100 bin liralık tazminat davasından beraat etmiş oldu.

“Gazetede yazılanlar gerçeğe uygundur”

03. 07. 2015 tarihinde DAVANIN REDDİ kararını veren Aybastı Asliye Hukuk Mahkemesi gerekçeli kararında; “Basın özgülüğü, Anayasanın 28. Maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası’nın 1. Ve 3.maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durumda halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olmasıyla olanaklıdır. Basın olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.

Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında anayasanın temel hak ve özgürlükler bölümüyle Türk Medeni Kanununun 24. ve 25. Maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alınması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o olay için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçü kamu yararıdır. Gerek yazılı gerekse görsel basın bu işlemi yerine getirirken özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi korumalıdır.

Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak koşuluyla yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayının da basın sorumlu tutulmamalıdır. Somut olayda davaya konu gazetede yazılan ve davacı tarafından kişilik haklarına saldırı oluşturduğu iddia edilen konuların Ünye Cumhuriyet Başsavcılığına 2012/374 E. Sayılı soruşturma dosyasının sonucunda hazırlanan iddianameye konu edildiği, davacının sanık olarak yargılanmaya başlandığı, bu haliyle gazetede yazılan olayların görünen gerçeğe uygun olduğu, yargılamaya konu olduğu, iddiaların yazılış şeklinin öz ile uyumlu olduğu basın ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmesi gerektiği yayının bu hali ile yayına uygunluk unsurları taşıdığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerektiği vicdani kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. “

Hüküm yukarıda açıklanan nedenlerle,

Davanın reddine,

alınması gerekli 27.70 TL’den peşin alınan 18.40 TL’nin mahsubu ile geriye kalan 9.30 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,

Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,

Davalı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT  göre belirlenen 1.500, 00 TL  vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa ödenmesine, Dair davacı vekilinin yüzünde davalıların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren mahkememize verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek üzere zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle 6100 sayılı yasanın geçici 3. Maddesi uyarınca 15 günlük yasal süre sürecince Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.” kararı verilmiştir.

“Tanık İfadeleri”

Tanık Mehmet Er duruşmada; “ Ben Çakırlı Belediye başkanıyım. Belediye başkanı olmam sebebiyle milletvekili olan Ayhan Yılmaz ile yakındım. Bu malum olay sebebi ile, Aybastı’nın küçük bir yer olması sebebi ile Yeni Haber gazetesi tüm esnaflara dağıtıldı. Vekil ile alakalı esnaflar arasında olumsuz şeyler gözlemledik, mesela vekile güvenleri olduğunu ama böyle bir haber olmasından dolayı vekile güveninin sarsıldığını benim bölgemde ve Aybastı’da söylediler. Ayhan Yılmaz ile ben ve Toygar muhtarı Selahattin Yediyıldız birlikte Ordu’ya giderken Ayhan Yılmaz’ın moralinin bozuk olduğunu gördüm. Bu durumun nedenini sorduğumda “Nasıl bozuk olmasın. Böyle bir yapmadığım halde yaptı gösteriliyorum” dedi. Benim bilgim gördüm bundan ibarettir.” Şeklindedir.

Tanık Selahattin Yediyıldız duruşmada; “ Ben Toygar köyü muhtarı olarak görev yaparım. Davacı Ayhan Yılmaz’ı da iyi tanırım. Kendisiyle beraber bir gün Ordu’ya giderken moralinin bozuk olduğunu fark ettim. Kendisine neden moralinin bozuk olduğunu sorduğumda kendisi hakkında Yeni Haber gazetesinde asılsız iddialar yazıldığını, okuyan kişilerin kendisi hakkında yanlış şeyler düşüneceğinden dolayı moralinin bozuk olduğunu söylemişti. Ayhan Yılmaz ve ben Ordu’ya Çakırlı Belediye Başkanı Mehmet Er ile birlikte gitmiştik. Bu konuşmaya Mehmet Er’de şahit olmuştur.” şeklindedir.

 “Tüm davaları kazandım”

Gazetemiz sahibi Yavuz Selim ESER konuya ilişkin yapmış olduğu açıklamada; “ 14 Temmuz 1986 yılında onurluca başladığımız yayın hayatımıza alnımız açık, vicdanımız rahat bir şekilde devam ediyor ve edeceğiz. Mesleğimiz gereği ortaya koymuş olduğumuz duyarlılıktan ötürü haber ve köşe yazılarımızın bir kez daha hukuk karşısında engel teşkil etmediği, şahsi ve manevi duyguları zedelemediği, kimseyi zan altında bırakmadığı ortaya çıkmıştır. Yazdığımız haberler ve köşe yazıları Basın yasasının bizlere vermiş olduğu haklar çerçevesinde olmuştur ve olacaktır. Bu süreçte hakkımda daha önceden de açılan bütün davaları kazanan bir gazeteci olarak, Eski Milletvekili Ayhan YILMAZ’IN şahsıma açmış olduğu 100 bin TL’lik tazminat davasından da beraat etmiş bulunmaktayım. Bu karar şahsım için bir anlam ifade etmemektedir. Bir anlam çıkması gerekiyorsa davayı açan şahıs bunu düşünmelidir. Çünkü biz her yazdığımız yazıda kişilik haklarını koruyan, özel hayatın masumiyetine saygı gösteren, hakaret içermeyen duyarlılıkta görüşlerimizi dile getiriyoruz. Bir nevi kamu yararına olacak gelişmeleri dile getirmeyi ilke ediniyoruz. Bu davada da “BASIN MENSUPLARININ KAMU YARARINI GÖZETEREK YAYINLARINI ÖZGÜRCE YERİNE GETİRMELERİ GEREKMEKTEDİR” anlayışı gözetilerek karar verilmiştir. 30 yılını gazeteciliğe veren bir kişi olarak hiç kimsenin manevi şahsiyetini rencide edecek yayın anlayışı içinde olmadık. Bu malum şahıs için asla ve asla öyle bir anlayışımız olmadı. Sadece yaşanmış bir somut gerçeklikten ve izlediğimiz görüntülerden yola çıkarak yapılan işin kamu yararına olmadığını, görüntülerin resmi bir makamda olmaması gereken davranışlar olduğunu dile getirdik. Ve sonunda adalet yerini bularak, açılan davadan beraat etmiş olduk” dedi.

“Komik Tanıklıklar”

Davada tanıklık yapanları komiklikle karşılayan Yavuz Selim Eser, “Davada iki tanık var. İkisini de tanırım. Ancak birisini yakından tanırım. Davada verdikleri ifadeleri bir komedi olarak algıladım. Dava açan şahsa şirin gözükmek için ifade vermişler. İfadelere sadece gülüp geçtim. Bu tanıklar Ayhan Yılmaz’ın en yakınındaki siyasi dostlarıdır. O zaman Mustafa Er isimli tanık Aybastı İlçesinin, Çakırlı Beldesi Belediye Başkanıydı. Selahattin Yediyıldız (SEBO) isimli tanık’da ilçenin Toygar Köyü muhtarıydı. Selahattin abi bizim kadim abilerimizden birisidir. Yakından tanırım ve ailece hep saygı duyarız. Halende saygıda kusurumuz olmamıştır. Çünkü babamın 10 yıllık öğretmenlik görevi Toygar Köyünde geçmiştir. Biz o köyde büyüdük. Ailece kadim dostluğumuz devam eder. Diğer tanıkla çok tanışıklığım ve muhabbetim olmadı. Verdikleri ifadeleri de davacı şahsın baskısı altında verdiklerinden eminim.” dedi.

Gazetemiz sahibi Yavuz Selim ESER’in davaya konu olan yazısını tekrardan yayınlıyoruz;

Neresinden bakarsanız bakın VAHİM bir durum

Bilhassa siyasette 2 artı 2 eşittir 4 etmeyebilir.

Bu işlemde bazen daha az bazen daha fazla sonuçlar çıkabilir.

Tıpkı Aybastı Belediyesindeki rüşvet iddiasında olduğu gibi.

Rüşvet aldıkları iddia edilenler yaptıkları açıklamada 2 artı 2 eşittir 4 eder diyemiyorlar.

Hep arkadan dolanıp kafa karıştırıyor, puan alma hesabı yapıyorlar. Yapılan basın toplantısında da bu işlemin sonucu 4’dür diyemediler. Bir anlamda “özrü kabahatinden büyük” durumuna düşüveriyorlar.

Milletvekili Ayhan Yılmaz, Belediye Başkanı İzzet Gündoğar ve müteahhit firma İNTA şirketi yetkilisi arasında gerçekleşen rüşvet iddiası görüntülerini izlemişsinizdir. Paralar resmi bir makama poşet içinde geliyor, sayılıp güvenli bir şekilde cukkaya gönderiliyor.

Bu açığa çıkan, ya görülmeyenler de varsa?

Binlerce insan toplayıp açıklama yapabilirsiniz. Topladığınız kalabalıklar sizin konuşmalarınızdan dolayı ikna olmuş olabilir. Ancak bu ve benzer işlerin, gelişmiş demokrasilerdeki sonucu ve karşılığı istifa etmektir. Çünkü hiçbir siyasi kişilik akçeli işlere bulaşmaz, paraya elini sürmez.

Anlaşılıyor ki ülkemizde çok daha ciddi mücadeleler verilerek temizlenmesi gereken alanlar mevcut. Başta temiz bir toplum… Peşinden temiz bir siyaset. Temiz siyaset, temiz toplum. Ben tersinden başlamak lazım derim. Çünkü siyasetçi temiz, onurlu olunca toplum bozulmaz derim. Ahlaklı olur derim. Arlı, namuslu olur derim. Utanma duygusu taşır derim.

Bir haftadır kamuoyunda Aybastı Belediyesindeki rüşvet iddiası konuşuluyor. Televizyon kanallarının ana haber bültenlerinde, ulusal gazetelerin manşetlerinde yer alıyor. Utanç verici iddialar havalarda uçuşuyor.

Tabii ki bu münferit bir olaydır. Siyasi sonuçlarını da “bunlar AK Partili diye” AK Partinin bütün camiasına yüklemek yanlıştır, ayrıca gerekmez. Yani bu çirkin iş parti adına yapılmış bir yolsuzluk olarak algılanamaz, algılanmamalı. Tamamen Milletvekili Ayhan Yılmaz, Belediye Başkanı İzzet Gündoğar ve ilgili müteahhit arasında yaşanan bir meseledir. Perşembe Yaylası TOKİ Evleri ihalesini alan firma ile ilgili milletvekilinin arasında geçen bir al-ver ilişkisidir!.

Milletvekili kişisel imtiyazını kullanarak, ilgili şirkete iş bağlamış olmalı ki karşılığında da bu iddialarla karşı karşıya kalmakta. Belediye Başkanı da makamını bu olumsuz duruma açarak yaşananlara “çanak tutan” konumuna düşmekte. Ancak başkanın görüntülerdeki heyecanı ve sevinci ise “gömü bulmuş” sevinci ve heyecanı tavırlarını yansıtmaktadır. Hatta iddia edilen tarihlerde Milletvekili için Ankara’da bir dükkan ve daire aldığı, Başkanında Aybastı’da bir daire aldığı kamuoyunda konuşulmaktadır. Vekilin dükkan ve dairesi bir buçuk milyon TL., Başkanın dairesinin 130 bin TL olduğu kamuoyunun ağzındadır.

Bunlar elbette ki söylentilerden ibarettir. 

İddia edilen bu alımlar tesadüf olabilir mi? Tarihlerin önemi yok mudur? Dolayısıyla bütün gelişmeler ve değerlendirmeler bu üçlü üzerinden yürütülmelidir. AK Partinin kurumsal kimliği ile bağdaştırılmamalıdır.

Diyelim ki bu iş yargıya intikal etti, edecektir de ve sonuçta “rüşvet değildir” kanaatine varıldı. O zaman bu şahsiyetler aklanmış mı olurlar. Tabi ki yargıda aklanabilirler ancak vicdanlarda nasıl aklanacaklar? Bu saatten sonra kamuoyu vicdanı onları zaten mahkûm etmiştir. Her ne gerekçeyle kamuoyu karşısına çıkmış olsalar da inandırıcılık noktasında sınıfta kalacaklardır.

Şimdi demezler mi ki size; “Sen kimsin de yol yapımı için para dağıtıyorsun? Devletten daha mı büyüksün ve zenginsin? Arazisi yola giden vatandaşın parasını devlet verir. Sen kim oluyorsun da kendini devlet yerine koyuyorsun? Hem Perşembe Yaylası TOKİ Evlerinin ihalesini alan şirketin Fatsa-Aybastı yolu ile ne ilgisi olabilir? İşi alan şirket size hangi taahhütte bulundu da bu şirket böyle bir para verme cihetine gitti.”

Neresinden bakarsanız bakın VAHİM…

Milletvekilinin öne sürdüğü gerekçeler ayağı yere basan cinsten gerekçeler değildir. İnandırıcılık yanı zayıftır. Buna kargalar bile güler. Hiç konuşmasa daha iyi…

Bir derneğe bile bağış yaptığınızda bunun karşılığında makbuz verilmektedir.

Böyle bir olumsuzluk karşısında AK Partinin de yapması gereken etik kuralları işleterek bu gibi çürükleri içinde barındırmamalı, bu görüntülerin muhataplarını partisinden ihraç etmelidir. (20 Nisan 2011 tarihli köşe yazısı)

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

trafik cezası öde kredi kartı ile fatura öde online fatura ödeme fatura öde