İçinde bulunduğumuz ayın tarihte ayrı bir önemi vardır. 1889’da kabul edilen İşçi Bayramıyla başlar, 1977’de Taksim’de kendi bayramında öldürülen 34 kişiyle devam eder. Mayıs ayının biri dünyada Emek ve Dayanışma Günü olmasından dolayı önemlidir.

      Ülkemizde ise, Atatürk’ün 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkıp Ulusal Kurtuluş Savaşımızın meşalesini yakarak yok edilmeye çalışılan bir milleti ayağa kaldırdığı için önemlidir. Kaldı ki bu günkü varlık sebebimizde bundandır.

      Atatürk’ün 1919’da emperyalist ülkelere baş kaldırısının benzeri de tarihin tekerrürü ile 6 Mayıs 1972 yılında üç fidanın darağacına giden yollarıydı. Önce halkı Atatürk’ten soğutmak, sevgi ve saygısını azaltmak için çabalayanlar, aynı operasyonları Deniz, Yusuf, Hüseyin ve emperyalizme bayrak açıp “Tam Bağımsız Türkiye” diye haykıran binlerce devrimci için de yaptılar. 

      Propagandalarında birinci ve ikinci sırada dini, üçüncü sırada yine dini kullandılar. Çünkü dini kullanmak çok oy ve çok para demekti. Özellikle milliyetçilik ruhu oluşmamış ve Arap kültürünü benimsemiş vatandaşlarımız da propagandanın yürütülmesinde önemli rol oynadılar. İslam evrensel bir dindir, sadece Arapların dini değildir düşüncesini ve Arapların atalarımızı yabancılarla bir olup arkadan hançerlediklerini beyinlerine kabul ettirmek istemediler. 

      Her fırsatta Kurtuluş Savaşı kahramanlarının Kuran-ı Kerimi yasakladıklarını ve camileri kapattıkları yalanını topluma empoze ederek ülkeyi şimdi terör örgütü ilan ettikleri eski dini bütün ortaklarının kucaklarına attılar. Kendileri gibi düşünenlere dindar, düşünmeyenlere de kindar dediler. Hiç bir dönemde siyaset bu kadar kişisel çıkar amacıyla yapılmamıştı. Bunların analizini iyi yapan ABD Dışişleri Bakanlığı Danışmanı John Sitilides,  “Türk toplumunun referandum sonuçları yüzünden iyice bölündüğünü, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde daha önce bu kadar kesin hatlı bir bölünme yaşanmadı”  ifadesiyle içinde bulunduğumuz durumu ellerini ovuşturarak özetlerken bizde üzüntüyle izledik.

      Eyy Mayıs ayı, ulu orta demokratik haklarımızı kullanıyoruz ifadesinin arkasına sığınılarak yapılan açıklamaların kişilere ve CHP’ne verdiği zararların faturasının ülkemize de yansıyacağını düşünmek gerekmez miydi? Hele birisi daha önceleri de züccaciye dükkanını kırıp dökmekte tecrübeliydi! Yetkili organlarda yapılan oylamalarda başka, kamuoyu önünde başka tavır almak doğru mu? 

     Arka bahçeleri yolsuzluk, hırsızlık, yalan ve talanla dolu olanlara malzeme vermeniz doğru mu? Yoksa Topbaş’ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı’nın FETÖ üyeliğiyle ticari pisliğini gündemden düşürme görevi mi aldınız! Referandumun meşruiyetini konu edeceğinize kurultay istiyorsunuz. Ne diyelim, taze sığır da mayısladı ya!

       Ama insanlarımız unutsa da, tarih unutmayacak...