Atlet, insanların iç giyim olarak kullandığı kolsuz askılı faniladır. Diğer anlamı ise atletizm (koşu, yüksek atlama vb.) sporları yapanlara da atlet denir. Atletizm yarışmaları; Atlamalar, atmalar ve koşular olmak üzere üç ana kategoriye ayrılır. 

      Yüksek atlamalarda, çıtayı taşıyan ayakların konduğu “dikme” denilen direkler vardır. Belli bir yüksekliğe konulmuş çıtayı, esnek bir sırıkla havalanıp atlama işidir. Atlayamadığınız zaman çıta düşer başarısız olursunuz. Direkler, taşıyıcı olduğundan çıta yıkılacağı için direkler garantidedir. Yani olan çıtaya olur. Çıta halkımıza, direkler de güçlüye ve egemen olanlara benzemektedir. Fındığın Ferrero çıtasına takılması gibi! 

     Çıtayı, yorgun atletler düşürdü sanılıyor. Taşıyıcı direkler daha da yorgun olduğu için ülkemiz iç ve dış politikada yüksek atlayamadığı gibi sürekli alt klasmana düşmektedir. Şimdilik “serbest düşme minderi” sağlam duruyor, yoksa yüksekten düşme etkisi yapar!   

     Bazı koşularda atletlerin üzerinden atlaması gereken belirli yükseklikteki “engel” denilen düzenekler vardır. Mecazen bu düzenekler Ergenekon, Balyoz vb. düzmece kanıtlarla insanları boşu boşuna yıllardır cezaevinde yatıranları anımsatır, kozmik odayı ise hiç unutturmaz. Özellikle Silivri yolu piste dönüşmüştü!

     Atmalar da ise çekiç, gülle, cirit ve disk vardır. Havuz medyasında, birilerine yaranmak ve görevini yaptığını sanarak ileri geri ve yalan dolan konuşanlar ile “Ver mehteri ver” diyenler de bu kategoriye girer ve bireysel çıkar karşılığı sürekli çamur atanlardır.Kabataş’ta yıllar önce attıkları yalan ve iftira alınlarında kara leke olarak yüz metre, ülkede ise halen maraton koşmaktadır!   Engele takılan müezzine ise hala yanarım!

     Atletizm sporları “pist” denilen koşuyolunda yapılır. Lisanslı lisanssız, kendini atlet sananlar üzerinde koşarlar, atarlar ve atlarlar. İthal atletimiz olduğu gibi pisttekilerin bir kısmı da Okyanus ötesindeki  teknik direktörlerinden aldıkları taktikler, doping ilaçları ve yerli ortaklarıyla zıp zıp zıplayanlardır. Dopingli olmalarından dolayı madalyalarının alınmasının ötesinde ülkeye de çok zarar verdiler.

     Bitiş çizgisinin gözle ayırt edilmeyecek şekilde geçilmesi sonucu, birinciyi belirlemek için başvurulan “fotofinish” denilen elektronik gösterge vardır ki kararı kesin olup, sıralamayı belirlerken onun kestiği racon da tartışmasızdır. Son referandumda ki YSK’nın kararı gibi!

     Yarışın başında en öne geçip enerjisi bitene kadar koşan ve amaçları yarışı bitirmek değil de arkadan gelenlere gaz vermek olan “tavşan atlet” ler de Devlet beyi anımsatıyor! 

     Başarı bekleniyorsa yeni antrenöre ihtiyaç var. Atletizmin durumu böyleyken, birilerinin giydiği atlet de herkesin giydiğine benziyor. Tek tip elbise giyse daha çok yakışır mı tartışması diskalifiye edilince, galiba atlet gündeme alındı. Herkesin iyi kötü bir atleti var ama ortak paydada adalete ihtiyacımız var.

      Yolsuzluk, yoksulluk ve yasakları kaldıracağız diyenler, kendi kirlerini bırakıp başkalarının temiz atletiyle uğraşmayla gündem yaratmaya çalışıyorlar. 

     Vatandaşlarımızın yıkama zamanı kirli atletleri de temizlemesi dileğiyle, Zafer ve Kurban Bayramınızı kutlarım.