24 KASIM
- Çarşamba, 26 Kasım 2014
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Millet Mektepleri Başöğretmenliği”ni kabul ettiği 24 Kasım 1928 tarihi, 1981 Yılından itibaren “24 Kasım Öğretmenler Günü” olarak ülkemizde kutlanmaktadır. 1 Kasım 1928’de yeni harflerin kabulünden sonra halkı okur- yazar yapabilmek için gerçekleştirilen eğitim seferberliği için kurulmuş ve dört ay süreli eğitim veren halk eğitim kurumları Millet Mektepleridir. Bu mektepler harf devriminin yerleşmesinde ve halkı okur-yazar yapmada çok önemli görev üstlenmişlerdir.
Öğretmenlik, cumhuriyetten sonra milli, çağdaş ve laik bir temele dayandırılarak yeni bir yaklaşımla bizzat ATATÜRK tarafından yapılandırılmış olup saygın bir meslek durumuna getirilmiştir. Yıllar geçtikçe saygınlığını daha da çok arttırması gerekirken Milli Eğitim sisteminin siyasete kurban edilmesinden dolayı öğretmenlik mesleği itibarını gün be gün yitirerek sıradanlaşmış bir konuma düşürülmüştür. Bu sıradanlaşmadan dolayı eğitim-öğretimin kalitesi aşırı bir şekilde düşmüş, öğretmenlerin özlük ve ekonomik haklarında büyük gerilemeler olmuştur. Bunun en büyük olumsuzluğu ise yetişmiş insan gücünün eksikliği olarak gelişmemize yansımıştır.
Okulların öğretmen açığı çığ gibi büyürken, kadrolu öğretmen atamaları bütçe imkansızlıklarına sığınılarak yeterli sayıda yapılamamış, eğitim fakülteleri çağın gereksinimlerine göre düzenlenememiş, boş geçen dersler de ücretli öğretmenler tarafından sadece ve sadece doldurulmak suretiyle çoğu zamanda branş dışı mesleklerden görevlendirilen kişiler tarafından doldurulmaya çalışılmıştır.
Özellikle son yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı gittikçe ve hızla siyasallaştırılmış dini eğitim eksenli bir model oluşturularak, başarı, kariyer ve liyakat dikkate alınmadan yetkili sendikalar ile iktidar partisinin görevlilerinin milli eğitim müdürlüklerine verdikleri listedeki kişiler eğitim kurumlarına yönetici olarak atanmışlardır. Performans değerlendirmesi diyerek yapılan bu adaletsiz, hukuksuz ve siyasallaştırılmış atamalar eğitim kurumlarında haklı olarak büyük bir hoşnutsuzluğa sebep olmuş ve eğitim sistemimiz de onarılması güç yaralar açmıştır.
Çağ atladık, çok büyüdük, dünyanın en büyük yönetim sarayı bizim ülkemizde! ve Yeni Türkiye söylemlerini bir yana bırakalım, maalesef ülkemizde eğitimin durumu nitelik olarak içler acısıdır. Bu nitelik eksikliği, eğitimdeki fiziki kapasite geliştirilmesinden öte ancak kalite standartları ve çağdaş eğitime yönelmeyle giderilebilir.
Okul çağındaki nüfusun eğitimdeki temel sorunları bile çözülemezken ülkemizde nüfus artış hızının teşvik edilmesi de ayrı bir olaydır. Kaldı ki ülkelerin kalkınma ölçütleri ne arazi yapısının büyüklüğü, ne coğrafi konumları, ne yeraltı zenginlikleri, ne de nüfusunun çokluğudur. Ülkelerin kalkınması “Eğitilmiş insan gücü” ile ölçülmektedir.
Öğretmenlik mesleği “Devletin eğitim-öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan bir ihtisas mesleğidir. Öğretmenler bu görevlerini Türk Mili Eğitiminin amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak ifa etmekle yükümlüdürler” ifadesi Milli Eğitim Temel Kanunun da tanım olarak yerini almıştır. Günümüzde bu amaçların gerçekleşme oranlarını kamuoyunun takdirlerine bırakıyorum.
Öğretmen; davranışlarında örnek, düşüncesinde tutarlı, yaşantısında ise hak-hukuk ve adaletten yana olan ilkeli kişilerdir. Olmasına olacak ama MEB ismindeki “Milli” sıfatını bir hatırlayıp iktidarın cenderesinden kendini kurtarabilse.
Milli Eğitim Temel Kanununa uygun olarak görevlerini yerine getiren milli eğitim çalışanlarının ve topluma ışık saçan öğretmenlerimizin günü kutlu olsun
NOT:3 Eylül 2014 Tarihli “Eğitimdeki Adaletsizlik” başlıklı yazımda konu edilen “30 okul /kurum müdürünün performans puanlarının” kamuoyuna açıklanmasını ilgililerden bekliyoruz..