“Tüm sorumluluk seçilmiş iktidarındır”

Soma’da yaşanan maden kazası hiç kuşkusuz 76 milyon insanımızın yüreğine bir kor gibi düştü.

Buna şüphe yok.

Ancak bir haftayı geçmiş zaman içinde değişik kesimlerden değişik fikirler ve iddialar ortaya atıldı.

Tabii ki, tüm yurttaşların kaza ile ilgili görüş ve düşünceleri farklı farklı yorumlara konu olacaktır. Çünkü hepimiz aynı fikirde olamayız.

Bu yorum ve yaklaşımların içimize sindirimi hangi boyutlara ulaştı?

Hiç olmaması gereken ve en tehlikeli olan siyasi boyutlara ulaştı tabii ki.

Maden kazalarında ölümcül vakaların yaşanmışlığı bakımından ülkemiz dünya üçüncüsü.

Bu sıralama hoşumuza gider mi?

Ülkemizin bu sıralamada daha alt sıralarda olmasını istemeyiz mi?

Gelin görün ki madenlerdeki kaza anında ölümlerin olmaması boyutunda gelişmişlik düzeylerimizi tartışmamız gerekirken, kayıkçı kavgasına dönüşen bir süreci maalesef üzülerek izliyoruz.

İktidarından-muhalefetine bir kavgaya dönüşen kaza süreci, içinden çıkılmaz kamplaşmalara yol açmakta. Korkarım ki; bu kamplaşma belki de yarın-öbür gün kavgaya dönüşecek. Asla bu duruma gelmeleliyiz.

Öncelikle bu işin sorumlusu kim, ona bakalım.

Türk siyasetinde iktidarı elinde bulunduranların bir söylemi vardır.

“Herhangi bir dağda bir koyun bile kaybolsa sorumlusu iktidardır”

Bu söylem Türk siyasetinde uzun yıllardır ciddi manada karşılık bulmuştur. Kaldı ki Sayın Başbakanımız da bu anlayıştadır. Her defasında kendisi de ısrarla “tüm sorumluluk seçilmiş iktidarındır” der.

O halde olumlu veya olumsuz tüm gelişmelerin tek sorumlusu “iktidar” değil midir?

Böyle ortamlarda niye farklı fikirler ve yorumlar kabul görmüyor da, mesele iktidar-muhalefet kavgasına dönüştürülüyor?

Ülke acıdan kavruluyor, yöneticiler işi “cambaza bak” taktikleriyle atlatmaya ve hafifletmeye çalışıyor.

Bu ne kin, bu ne nefret, bu ne inat, bu ne hırs...

Çıkın deyin ki; “Devletin bütün imkanları seferber edilecektir. Millet olarak metanetli olmalıyız. Yaralar sarılacaktır. Bu ülkede bir daha bu tür kazaların olmaması için ivedilikle güvenlik önlemleri alınacaktır.”

Umarım bir daha millet olarak Soma örneğini yaşamayız.

Yeni kazaların yaşanmaması ve ölümlerin olmaması için derhal harakete geçilmelidir. Çünkü önlem almak zor değil. Bu işlerden servetlerine servet katanlar birazda çalışanlarının güvenliği için para harcasın. İşin fıtratında ölüm mü olsun. Maden işlerinde Almanya başta olmak üzere gelişmiş tüm ülkelerdeki kazalarda ölüm oranı belki de sıfıra yakın.

Bu rakamın iktidar ve muhalefet için hiç mi anlamı yok?

Daha doğrusu öncelikler arasında “güvenlik önlemlerinin arttırılması” olmalı.

Tekme, tokat, yumruk, inkarcılık, yok saymak, kapatılsın, katilsiniz anlayışları daha mı doğru...