28 Nisan 2024

zeki-sarihan

BÜYÜK ZAFER’DEN GÜNÜMÜZE

  • PDF

Türkiye orduları Sakarya Savaşı’nda istilacı Yunan ordusunu durdurdu; 26 Ağustos’tan başlayıp 30 Ağustos 1922’de kesin vuruşu yapan  Büyük Taarruz’la da bu orduyu perişan etti.

 

Büyük Taarruz askerî olarak 200 bin kişilik Yunan ordusuna karşı yapıldıysa da siyaseten emperyalist İtilaf devletlerinin, özellikle de İngiltere’nin Türkiye üzerindeki hesaplarını bozdu. Türkiye’ye parçalamayı hedefleyen Sevr Anlaşmasını geçersiz hale getirdi ve tam bağımsız bir ülkenin temelini attı.

 

Her ne kadar Birinci Dünya Savaşı’nın yenilgisi İtilaf devletlerine dünyaya istedikleri gibi bir şekil verme cesareti verdi ve bu yenilgi Türklerin bazı siyasi çevrelerinde umutsuzluk yarattıysa da Türkiye’nin örgütlenip ayaklanarak  bağımsız bir devlet olacağının akla yakın nedenleri vardı.

 

Birincisi binlerce yıldır bağımsız devletler kurmuş ve başka milletleri de yönetmiş asker bir millet olan Türklerin kolay teslim olmayacağını düşünmek gerekirdi. İkincisi Tük milleti, daha öncekiler sayılmasa bile 1912’de Balkan Savaşlarıyla başlayan dönemde yene-yenile savaşmayı öğrenmişti. Bunun için yetişmiş kadroları vardı. Üçüncüsü, 1917’de patlak veren Bolşevik Devrimi Türkiye’nin Çarlık gibi bir düşmanını ortadan kaldırmış, Türkiye’nin arkasını sağlam bir müttefike dayanması sonucunu doğurmuştu. Bolşevik Devrimi bütün mazlum milletleri ve dünya işçi sınıfını derinden etkilemişti ve söz yerindeyse bütün dünya ayaktaydı.  Tarihin tekerleği ezilen milletler ve halklar lehine dönüyordu.

 

Bunlara savaşın cereyan ettiği Anadolu’nun geniş bir coğrafya oluşu, milletin savaş emrine vereceği insan ve maddi kaynaklarının tükenmemiş oluşunu da eklemek gerekir. Bununla birlikte, Kurtuluş Savaşı kolay kazanılmadı. Mütareke sonrası hazırlık dönemi de içinde olmak üzere bu savaş yaklaşık dört yıl sürmüş ve çeşitli aşamalardan geçmiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın bu savaştaki önderlik başarısı, yukarıdaki koşulları ve imkânları iyi değerlendirmiş olmasındandır.

 

GÜNÜMÜZ KOŞULLARI FARKLIDIR

 

Bazı yazar ve siyasetçiler, günümüz Türkiye’sinin 1919 koşullarını yaşadığını ileri sürerek, emperyalizme karşı yeni bir kurtuluş savaşının gerekli olduğunu yazıp söylemekteler. Bu nedenle Mustafa Kemal Paşa’nın rotasına benzeterek 16 Mayıs’ta İstanbul’dan yola çıkılıp 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkarma yapılmaktadır. Birçok sefer gençler Samsun’dan Ankara’ya yürümüşlerdir. Bütün bunlar Kurtuluş Savaşı’nın bağımsızlıkçı ruhuna sahip çıkmak bakımından anlamlıdır fakat ülkenin yeniden tam bağımsızlığına kavuşması konusunda derde şifa olmaktan uzaktır.

 

Bunun nedeni, Türkiye topraklarının bir kısmının 1919’daki gibi askerî işgal altında olmayışıdır. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra siyasi bağımsızlığını kazanan Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kendi ekonomik ve askerî gücüyle ayakta duramayacağını düşünerek başını ABD’nin çektiği emperyalist bir paktın himayesine girmiştir. Türkiye ordusu Kurtuluş Savaşı’nda en büyük desteği görmüş olduğu Sovyetler Birliği’ne karşı konuşlanmış, mazlum milletlere sırtını dönmüş, devlet, tam bağımsızlık için örgütlenmeye ve mücadele etmeye çalışan halk hareketlerini şiddetle bastırmıştır.

 

Sözün kısası, Türk burjuvazisi, Kurtuluş Savaşı’nın hedeflerine ve halka ihanet ederek kendi kaderini emperyalist burjuvazinin hedefleri ile birleştirmiştir. Buna rağmen, vatan millet, Sakarya kavramlarını da tekeline almaktan geri durmamaktadır.

 

Dolayısıyla Türkiye’nin tam bağımsız bir ülke haline gelebilmesi için yapılacak şey, bu burjuvaziyi iktidardan alaşağı ederek yerine halkçı bir yönetim kurmaktır. Türk sosyalistleri ve demokratları şimdi buna kafa yormalıdır. Esas olarak da bunu yapmaktadırlar. Çeşitli girişimlere rağmen bunun başarılamamış olması, sivil ve asker burjuvazinin yani devletin güçlü olmasıdır. Burjuvazi içinde çeşitli konularda farklı eğilimler olsa da halk hareketine karşı mücadele etmekte ortak hareket ediyorlar. Bugünkü Türkiye’nin bir Mustafa Kemal Paşası olmadığı gibi Kâzım Karabekir’i, Rauf Orbay’ı da yoktur.

 

Unutulmamalıdır ki sınıf mücadelesi aynı zamanda ulusal bir mücadeledir. Ulusallığın asıl savunucusu ve koruyucusu emekçi kitlelerdir. Bu mücadele çok dolambaçlı yollardan geçecektir. Emekçi halkın, burjuvazi arasındaki çelişkilerden yararlanmakla birlikte iradesini ve güçlerini bunlardan herhangi birine teslim etmesi çok yanlış olacaktır. Kurtuluş Savaşı’nın zaferinden sonraki gelişmeler, almasını bilenler için büyük bir derstir. (29 Ağustos 15)

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

trafik cezası öde kredi kartı ile fatura öde online fatura ödeme fatura öde