28 Nisan 2024

zeki-sarihan

NEREDEYDİN?

  • PDF

 

Toplumlar çeşitli dönemeçlerden geçerken kimin ne tutum aldığı çok önemlidir. Kimse sormasa da kendi vicdanı sorar. Bazen “İyi ki öyle yapmışım” der, bazen “Ah, ne kadar hatalı hareket etmişim” diye kendi kendini kınar.

 

En doğru İnsanların bile her zaman doğru yanda bulunması mümkün olmayabilir. Bu durum, bilgisizliğinden olduğu gibi, korkusundan da kaynaklanabilir. Kimileri için de arabanın yüksek tarafına binmek bir marifetmiş gibi görünür.

 

Türkiye’de Kurtuluş Savaşı başladığında bazıları buna katılmadılar. Katılmamak ne kelime, padişahımıza karşı geliyor diye Kuvayı Milliyenin karşısına geçtiler, ayaklandılar. Sonradan ne kadar çok pişman oldukları tahmin edilebilir. Orası Türkiye tarihinin bir dönemeci idi.

 

Akla gelen, gelmeyen pek çok olay var böyle. 1938’de Nazım Hikmet uyduruk bir davadan 28 yıla mahkûm edilirken neredeydiler? 1945’te Tan Matbaası tahrip edilirken neredeydiler? 1955’te 6-7 Eylül olaylarında neredeydiler? Yani nasıl bir tutum aldılar?

 

Yaşı uygun olanlar için: 27 Mayıs’ta nasıl bir tutum aldık? Deniz Gezmiş idama mahkûm edilirken Meclistekilerden hangisi parmak kaldırdı, kimler generallerin baskılarından kaynaklanan riskleri göze alıp aleyhte oy kullardı? 1971, 1980 darbelerinde tutumumuz ne oldu?

 

Bu yazıyı Güneydoğu’da savaş nedeniyle yazıyorum. Bu savaş esasında yıllardır sürüyor. Sorun, bir takım Kürt gençlerinin mahallelere hendek kazmasının ve devlet güçlerinin bu kentlere veya mahallelere abluka uygulayıp ev ev operasyon düzenlemesinin ötesinde bir anlam taşıyor.

 

Tarih gelecekte bugünkü kuşaklara soracak: Kürt sorunu konusunda nasıl bir tutum aldın? O zaman neredeydin? Kimimiz, bu sorunun çözümü için neler düşünmüş olduğumuzu, neler söyleyip yazdığımızı dile getireceğiz, kimimizin ise söyleyecek bir şeyi olmayacak.

 

Çünkü Kürt sorunu erinde geçinde Kürtlerin kimlik taleplerinin kabulü ile bir çözüme ulaşacak. Sorunun başlangıcından bu güne kadarki evrelerini ve geçtiği aşamaları gözden geçirenlerin geleceği görmemesi mümkün değil. Bu gibi sorunların birçok ülkede yaşandığını ve çözümünün kuvvet yoluyla ancak bir süre geciktirilebildiğini hesaba katanlar için geleceği tahmin etmek pek kolaydır.

 

BASİRET LÂZIM

 

Bu sorun ancak uzağı gören bir basiretle çözülebilir ve bunu çözecek bir atmosfer mutlaka doğacaktır.  Türkiye Cumhuriyeti’nin bu savaştan şan ve şeref kazanması mümkün değildir. Ne var ki, taraflardan daha pek çok insan ölecek, pek çok köy, kasaba, şehir harap olacaktır.

 

Zararın neresinden dönülse kârdır derler. Birinci Dünya Savaşı ülkeyi harap ettikten, yüz binlerce insanı toprağa gömdükten sonra Mustafa Kemal Paşa, başka basiretli insanlar gibi tek taraflı olarak bu savaştan çıkılmasını istedi ama bunu Enver Paşa’ya kabul ettirmek mümkün olmadı.

 

Gelecekte, herkes hiç değilse kendi kendine soracaktır:

Ben neredeydim? Bu vuruşmaya niçin ses çıkarmadım? Bir şeyler yaptım mı, yoksa uzaktan heyecanlı bir film seyreder gibi mi davrandım?

 

Hükümet, Güneydoğu’daki operasyonu derhal durdurarak sorunun muhataplarını masaya çağırmalı ve yalnız siyasi temsilcilerin değil, sıradan Kürt yurttaşlarının da isteklerini hesaba katarak adil ve hakkaniyetli bir çözüme varmalıdır. Bugünkü iç savaşı güvenlik kuvvetleri kazanmış görünebilir. Ne var ki bu durum Türk-Kürt birliğini ve onların aynı topraklarda mutlu yaşamalarını sağlayamaz. Bu vuruşma, korkulur ki Kürt nüfus içinde artık Türklerle birlikte yaşamalarının mümkün olmadığı duygusunu uyandırabilir.

 

 Irak’ın, Suriye’nin içine düşürüldüğü batağın Türkiye’yi de içine almaması için tarafların uzlaşması gerekir. Bunun koşullarından biri olarak Türkiye kendi toprakları dışındaki bütün askeri güçlerini geri çekmeli, bu ülkelerin iç işlerine karışmaktan kesinlikle vazgeçmeli, başka ülkelerin de bölgeden çekilmesini istemelidir.

 

Ben işte oradayım. Gelecekte kendime hesap vermek için yazıyor, sizinle de paylaşıyorum. (20 Aralık 2015)

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

trafik cezası öde kredi kartı ile fatura öde online fatura ödeme fatura öde