29 Nisan 2024

zeki-sarihan

YILBAŞI GECESİ…

  • PDF

 

Ben yılbaşlarında iki şey düşünürüm:

 

Birincisi bütün sosyal hayatımızı etkileyen takvimde bir yılın bitip yen bir yılın başlaması vesilesiyle kendimle hesaplaşma ihtiyacını duyarım. Ben bir yılı boşu boşuna mı geçirdim? Çevrem, milletim, insanlık için faydalı bir unsur olabildim mi? Nerelerde hata yaptım? Nelerde başarılı oldum. Yeni yıl boyunca yapmayı tasarladığım şeyler nelerdir?

 

Benim bu dökümü çıkarıp kendi önüme sermekle, şirketlerin, dernek ve sendikaların yıllık raporlar hazırlamaları arasında bir fark yoktur. Hatta devlet de işlerini bu takvime göre ayarlar.

 

Yılbaşlarında düşündüğüm ikinci şey, genel olarak halkın yeni yılı nasıl karşıladığıdır. Daha açıkçası yılbaşı gecesi ne yaptığıdır. Zihnimin taradığı ufuklarda yalnız kent merkezleri, okumuş ve meslek sahibi insanların yaşadığı mekânlar değil bütün Anadolu ve Trakya vardır.

 

Halkın yüzde kaçını oluşturduklarını bilmesem de önemli bir nüfus kitlesinin yılbaşını kutlamadığını biliyorum. Onlar, yılbaşı geceleri, diğer gecelerden farksız olarak yemeklerini yerler, namazlarını kılarlar ve yatarlar.  Erkekler, çok çok kahveye gider. Evde kalıyorsa televizyonunda yılbaşı eğlence programlarında gezinir.

 

Yılbaşı kutlama alışkanlığının Türk toplumuna girişinin üzerinden çok çok yüz yıl geçti. Tanzimat’la başlayan Batılılaşma tutkusu, Latin Alfabesi kullanmak, şapka giymek, balo düzenlemek gibi Batı kültürünün ve yaşam tarzının bir gereği olarak kabul edildi. Bunu kaçınılması mümkün olmayan bir etki olarak kabul edebiliriz. Bunun ne kadar yaygın bir eğilim olduğunu anlamak için yılbaşı kutlamalarının yalnız Türkiye’de değil, Müslüman Uzak Doğu’da, Hindistan’da, Japonya’da, Çin’de, dünyanın her tarafında yapılmasından da anlıyoruz.

 

Fakat Türkiye taşrasında hemen her evde kurban kesildiği, yılın belli bir gününde aşure yapılıp komşulara dağıtıldığı halde yılbaşı neden kutlanmaz?  Bu bize, kültür değişiminin kolay olmadığını ve uzun bir tarihsel döneme yayılmak zorunda olduğunu gösteriyor.

 

Yılbaşı eğlencesi zenginlerin, aşure ise yoksulların vazgeçemeyecekleri bir kültür haline gelmiştir. Her ikisini kutlayanlar da vardır.

 

Yıllardır, her yılbaşı yaklaştığında bir takım örgütler, yılbaşını kutlamanın bir Hıristiyan geleneği olduğu, Müslümanların yılbaşı kutlamasının caiz olmadığı yolunda açıklamalar yapıyor. Buna verilen laik yanıtlarda ise Hıristiyanlık için kutlanan günün İsa’nın doğumu kabul edilen gün olduğu, bunun yılbaşına denk gelmediği, yılbaşının esasında bir gün dönümünü ifade ettiği anlatılıyor. Farklı tarihlerde de olsa, yeni yıla giriş en eski toplumlarda da kutlanıyormuş.

 

Fakat bu açıklamalar, yılbaşı eğlencesi yapmayan yoksul halkı tatmin etmiyor. Onlar o gece yemeklerini yiyip yatsı namazını kıldıktan sonra yatmayı tercih ediyorlar. Sanırım biraz da bir düğün evinde kenarda kalmış olmanın, yani uyumsuz bir toplum olmanın burukluğunu yaşıyorlar.  Bir parça uyumlu olabilmek için belki bir tombala açıyor ya da büyük ikramiyelerin hangi numaralara vurduğunu izliyorlar…

 

Huyum kurusun! Ben yılbaşı eğlence kültürüne sınıfsal açıdan bakıyorum. Bu genel olarak bir zenginlik-yoksulluk ayrışmasıdır.  Yoksullar nasıl zengin sofralarda rakıyı açıp kafayı bulsun? Bir “Büyük”ün kaç lira olduğunu biliyor musunuz? Bana bunun yanlış olduğunu kanıtlamak için bin dereden su getirmeyin!  Hazreti Muhammed’in dilinden içkinin neden haram ve günah sayıldığını sanıyorsunuz? Bir arşın beze muhtaç ve kerpiçten yapılma basit bir evde yaşamak zorunda olan bir toplumda pahalı bir şey olmasından.

 

Şimdi, imkânı olmayan her eve bedava içki dağıtsanız dindarlar bunu gene içmez. Çünkü çıkış nedeni ekonomik olmakla birlikte kültürel davranışlar zamanla başlı başına bir kurum haline gelirler.

 

Okurlarımın yeni yılı kutlu, Türkiye halkının geleceği aydınlık olsun. Devrimciler, demokratlar, barış ve birlik isteyenler kazansın. (31 Aralık 2015)

 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

trafik cezası öde kredi kartı ile fatura öde online fatura ödeme fatura öde