29 Nisan 2024

zeki-sarihan

ATATÜRK FOTOĞRAFI ÜZERİNDEN…

  • PDF

 

1977 yılında Türkiye çok hareketliydi. Hükümet karşı devrimin başındaydı, öğretmenler de devrim cephesi içindeydiler. Ben o tarihte İnebolu’da ortaokul Türkçe öğretmeniydim. İnebolu TÖB-DER şubesi çalışkan şubelerden biriydi. İsyancılar gibi bir oyunu hazırlayıp kalabalık izleyicilere sunuyor, derneğin şubesinde her hafta konferanslar düzenliyor, köy gezileri düzenleyerek öğretmenlerle bağlarını güçlendiriyordu. Dünyayı ve tarihi öğrenmek isteyen öğretmenlere harıl harıl okuyorlardı. TÖB-DER’de bir kitap satış bölümü de vardı. TÖB-DER şubesinin yayın organı olarak Heyemola adlı bir büten de çıkarıyorduk. Kısacası bağımsız, demokrat ve halkçı bir Türkiye’yi yaratma çabası içindeydik.

 

Çok geçmeden, hükümetimiz bu gidişin işbirlikçi iktidar için yarattığı tehlikeleri gördü. Kastamonu Valisi İnebolu’ya geldi. Yetkililerle bir toplantı yaptı. Çok merak etmiş olmalı ki, benim dersimle de girdi ve bir süre izledi. Hiç değilse neye benzediğini merak ettiği bu öğretmeni görmüş oldu...

 

Vali ilçeden ayrılır ayrılmaz TÖB-DER aleyhine yerel gazetede bir yaylım ateş ateşi başladı. Hükümet TÖB-DER’in genel merkezi hakkında da idari bir tedbir olarak kapatma kararı almış, bütün şubelere kilit vurulmuştu.

 

Birkaç gün sonra emniyet şubede suç kanıtı bulmak için bir arama yaptı. “İşte bulduk” dedi komiser etekleri zil çalarak! Çay Ocağında “Yerlerde sürünen” bir Atatürk fotoğrafı bulmuşlardı! Kasabanın tek fotoğrafçısını da çağırıp resmin fotoğrafını aldırdılar. Durumu hemen valiye bildirdiler.

 

İşin aslı şuydu: Şubede duvarda asılı duran Atatürk resmi, duvarlarda yapılan bir yerleştirme sırasında düşmüş ve camı kırılmıştı. Ona yeni bir cam taktırılması için çay ocağına alınmış ve duvara yaslanmıştı. Şubenin toplantı salonunda zaten başka bir Atatürk kabartması da vardı.

 

Ama işte siyasi iktidarımız öğretmenlerin “suç”unu bulmuştu!

 

Bu tip tertipler siyasi tarihte çok görülmüştü. Kimisi din ve Allah, kimisi bayrak üzerinden yürütülmüştür.

 

Neyse ki üç yıl sonra bir darbeyle iktidara gelen Kenan Evren,  her yeri Atatürk fotoğrafları ve büstleriyle donattı da devletimizin ve milletimizin ne kadar Atatürkçü olduğu daha iyi anlaşıldı! 12 Eylül rejimi altında hapishanelere doldurulan gençler ve üniversite hocalarına onbaşılar tarafından Atatürk’ün gençliğe hitabesi gibi metinler ezbere okutturulup Atatürk ilkelerinden sınava çekilirken ezberi kuvvetli olmayanlara dayak atılıyor, Atatürk büstü üretip satanlar da epey para kazanıyorlardı. Bir öğretmen olarak bu dönem milletin Atatürk’ten nasıl soğutulduğunun tanığıyım. Bu soğukluk ortaokul öğrencilerinde bile görülüyordu. Milli bayramlar ve Atatürk’ü anma toplantılarına öğrencilerin yarısı gelmiyor, gelenler de program bir an önce bitmesi için sabırsızlanıyorlardı.

 

1983’te ben 1402 Sayılı yasa ile görevinden uzaklaştıran binlerce memur arasındaydım. 1986’da yeniden göreve döndüm ve bir yıl sonra da okulum değişti. Yeni okulumda bakanlıktaki görevinden gönderilmiş bir müdür vardı. O da dönemin Cumhurbaşkanı Evren gibi keskin bir Atatürkçüydü. Okulda pislik ortalığı götürüyordu, Müdür öğretmenlerin derse girip girmediği ile ilgilenmiyor, odasından bile çıkmıyordu. Yalnız sık sık yapılan öğretmenler kurulu toplantılarını Atatürk için saygı duruşu ile başlatıyordu.  Bu durum bana bir Müslüman’ın her vesile ile kelimei şahadet getirtmeye zorlanması gibi geliyordu.

 

Bir öğretmenler kurulu toplantısında söz alarak okulda gördüğüm sorunları dile getirdim ve bu arada dedim ki: “Kurul toplantılarını Atatürk’e saygı duruşu ile başlatıyorsunuz. Geldiğim okulda böyle bir uygulama yoktu. Böyle yapacağınıza toplantılara zamanında katılsanız o büyük insanın ruhu daha çok rahat eder.”

 

Müdür hemen bir yazıyla beni “Atatürk’e hakaret ediyor!” diye şikâyet etti. Neyse ki müfettişler konuşmamda bir suç bulmadılar. Fakat bu konuşmamım bir faydası da olmadı değil: Müdür artık bütün toplantılara yarım saat bir saat geç gelmek yerine tam zamanında gelmeye başladı.

 

BİR MİLLETVEKİLİNİ DEĞERLİ KILAN NEDİR?

 

Son günlerde bazı köşe yazarlarımız ve bazı CHP’liler partinin İzmir milletvekili Zeynep Altıok hakkında, Meclis’teki bürosunda Atatürk fotoğrafını indirdiği iddiasının peşine düştüler. CHP yönetimini bu olayın soruşturulmasına zorladılar. Altıok isnat edilen “suç”u kabullenmedi, Parti yönetimi de böyle bir olayın olmadığına karar verdi. CHP ve Kılıçtaroğlu’nun böylece “Atatürk düşmanlığı” suçlamasından kurtulacağı da şüpheli.  Çünkü belli bir çevre tarafından bu gibi iddialar, uzun süredir çeşitli vesilelerle dile getiriliyordu.

 

1977’de İnebolu TÖB-DER’inde öğretmenlerin başına gelenle 1980’den sonra çok yoğun olarak yaşanan Atatürk üzerinden devrimcilere yapılan saldırı, Türkiye’nin ABD emperyalizmine bağımlılığını, sömürü ve baskıyı güvence altına almak için yapılıyordu. Bugün Atatürk üzerinden CHP için kaynatılan kazanın nedeni ise Güneydoğu’da yürütülen savaşın devamını sağlamak, toplumsal barışı önlemektir. Atatürk siper edilerek Türkiye’nin 1930’lu yıllara dönmesini istemektir. Bu görüşümün doğru mu yanlış mı olduğunu anlamak için Atatürk fotoğrafı üzerinden hücuma geçenlerin Kürt sorunu hakkındaki tutumlarına bakmanız yeter.  Bunların en hızlı olanı,  Kürt sorununda Recep Tayyip Erdoğan’la  “aynı politikada buluşmuş” olduğunu çoktan ilan etmiştir. 1990’lı yılların politikasına geri dönülmesinden ağzı kulaklarına varmaktadır.

 

Sahi, odasında Atatürk’ün fotoğrafının asılı olması, bir milletvekilini değerli kılıyorsa o Cumhurbaşkanından ve başbakandan başlayarak bütün milletvekillerinin, genel müdürlerin, okul müdürlerinin arkasında bulunuyor.

 

Bir milletvekili ülkesinin bağımsızlığını istiyor ve bunun için çalışıyor mu, adım adım gelen diktatörlüğe karşı direniyor mu? Aklın ve bilimin gösterdiği yoldan gidiyor mu, yurtta ve dünyada barış yanlısı mı? Emeğin ve emekçinin hakkını savunuyor mu; din, mezhep, dil, cinsiyet ayrımı yapmadan bütün insanların özgürce ve bu özgürlüğün verdiği barış içinde yaşamalarını istiyor mu, önemli olan bunlardır.

 

Sivas katliamında kaybettiği babası Metin Altıok için döktüğü gözyaşları henüz kurumamış olan Zeynep Altıok için de merak edilenler bunlar olmalı. (2 Şubat 2016)

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

trafik cezası öde kredi kartı ile fatura öde online fatura ödeme fatura öde