29 Nisan 2024

zeki-sarihan

TAZİYE ÇADIRI

  • PDF

1960’lı yıllarda Adapazarı taraflarında çok kötü bir olay yaşandı. Bir çoban, Batılı bir kadın turiste cinsel tecavüzde bulundu ve onu öldürdü. Tutuklanan çoban hakkında Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Avukat Mehmet Ali Aybar’ın basında bir demeci yayımlandı.

 

Aybar, bu sanığa sorgusu sırasında işkence yapıldığını belirterek işkencenin hukuka ve insan haklarına aykırı olduğunu söylüyor ve buna karşı çıkıyordu.

 

Çobana yüklenen suç, yüz kızartıcı ve çok ağırdı. Ona sahip çıkacak kimse de yoktu. Aybar’ın bu çıkışını gazeteden okuyunca hem böyle bir caniye sahip çıkışına hayret ettim, hem de onun suça değil, suçlunun insan haklarına sahip çıktığını anlayarak takdir ettim. Her işkence haberini duyduğumda bunu hatırlarım.

 

1972’de bilindiği gibi Mahir Çayan ve arkadaşları, Ünye Radar Üssünden İngiliz teknisyenleri kaçırarak Niksar’ın Kızıltepe köyüne götürdüler. Güvenlik kuvvetleri onların saklandığı evi sardı. Teslim olmalarını istedi. Onlar teslim olmadılar ve top atışlarıyla onu cesetleri parçalanarak orada öldü. Onlarla birlikte teknisyenler de hayatlarını kaybettiler.

 

Devletin yasalarına göre suçları çok ağırdı. Teslim olsalardı veya diri ele geçirilebilseydiler herhalde Deniz Gezmiş ve iki arkadaşı gibi idamla yargılanacaklar ve asılacaklardı.

 

Bu gençlerin Kızıldere’deki cesetleri ne olacaktı? Bunların yakınları Kızıldere’ye gittiler, cesetleri askerlerden aldılar ve memleketlerine götürdüler. Hepsi için böyle mi oldu bilmem fakat Ertan Sarıhan’ın cesedini gene akrabalardan Hikmet Sarıhan alıp Fatsa’da Ertanların evine getirmiş olduğunu sonradan öğrendim.

 

Ertan’ın babası Dava Vekili Lütfi Sarıhan,  uzun yıllar Fatsa’da CHP ilçe başkanlığı yapmıştı ve bu nedenle herkes ona “Şef” diyordu.

Ertan’ın cenazesine gitmek tabii cesaret istiyordu. Öyle ki evlerinin iki adım ötesindeki caminin imamı da cenaze namazını kıldırmayı reddetmişti. Fakat köyden yakın akrabaları Fatsa’ya indiler ve cenaze namazını da Ertan’ın amcası Hakkı Hoca kıldırdı.

 

Ertan çevresinde sevilen bir insandı. Kızıldere olayı, katılanlar açısından umutsuz bir intihar hareketiydi. Fakat onun Kızıldere olaylarına katılmasını değil anne ve babasının akraba ve komşularının hiç birinin tasvip etmediğine eminim. Daha sonra da bu olayı öven bir yayına ve söze rastlamadım.

 

Polisin gözü önünde, korkunun hüküm sürdüğü bir ortamda cenazeye ve başsağlığına gidenlerin, olayı tasvip ettiklerinden değil, ana babanın acısını paylaşmak için gittikleri açıktı. Cenazeye gitmek, yakınlarına başsağlığı dilemek  köyde de kasaba da bir gelenektir. Bundan ötürü şimdiye kadar hiç kimse de suçlanmamıştı.

 

Ankara’da son bombalı intihar eylemini gerçekleştiren Abdülbaki Sömer’in ailesi de memleketleri olan Van’da bir taziye çadırı kurmuş. Akrabaları ve komşuları bu çadırda aileyi teselli etmeye çalışmış olmalılar. Bu çadıra HDP Van milletvekillerinden biri de gitmiş. Medyada bu çadır ve ona gidenler hakkında sürekli tekrarlanan bir lanetleme sürüyor. Kınayanlar HDP Van milletvekili üzerinden fakat “Bir teröristin taziye çadırına gitmeyi”  şiddetli sözlerle eleştirmektedirler. Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölge programında bu yoldaki suçlamaya Altan Tan bile karşı çıkamamıştır. Oysa “taziye” konusunun suçla bir ilgisi yoktur. Kim olursa olsun ve hangi biçimde ölmüş bulunursa bulunsun taziyede bulunmak insani bir gelenektir. Katliamı gerçekleştiren katilin babasının bu olayı tasvip edip etmediğini, taziyecilerin hangi partinin seçmeni olduğunu bilmiyoruz. Van’daki bu taziye çadırına muhtemelen ailenin yakınları ve komşuları içinden AKP’liler de katılmışlardır. Öyle olması doğaldır.

 

Önceki yıl birkaç günlüğüne gittiğim Hakkâri’ye iner inmez, “Bir taziye çadırı var. Adettir, önce oraya gitmeniz gerekir” diye kulağıma fısıldandı. Ölen kişi, Kobani’de çarpışırken IŞİD’ciler tarafından öldürülen bir genç imiş. Bir mahalle içinde kurulan çadıra uğradık ve başsağlığı dileyerek ayrıldık.

   

Abdülbaki Sömer’in yaptığı, akıl ve mantık dışı, şiddetle lanetlenecek bir eylemdir.  Bu eylemi savunan olursa onu eleştirmek de bir görevdir. Fakat taziye çadırı başka bir şeydir. Bu konuda Mehmet Ali Aybar kadar ilkeli hareket etmek gerekir.Benim de onun kadar ilkeli olmaya ihtiyacım var.

 

Türkiye bir süredir koskoca bir taziye çadırına döndü. Önemli olan basiretli hareket ederek bu kanı durdurmanın yollarını aramak ve barışı gerçekleştirerek taziye çadırlarını toptan sökmektir.  (24 Şubat 2016)

(Fotoğraf temsilî olup internetten alınmıştır.)

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

trafik cezası öde kredi kartı ile fatura öde online fatura ödeme fatura öde