29 Nisan 2024

zeki-sarihan

‘’BURADA BENİ TANIYAN VAR MI?’’

  • PDF

10 Mart Perşembe günü Yön-Der okullarında öğrencilerle ‘’Vatan Türküsü’’ sohbetimden sonra Didim Özgür Ses gazetesinin sahibi Mustafa Öge ve gazetenin yazarlarından emekli öğretmen Erdoğan Şahin,  Emekli öğretmen Osman Balta’nın kullandığı otomobille beni önce Milet Harabelerine götürdüler. Açık hava tiyatrosunun 49 yıl önceki gezimde çektiğim fotoğrafıyla bugünkü halini karşılaştırdım. Yalnızca sahne önündeki iki küçük sütun yok olmuştu. Yerlere saçılmış mermer parçaları da yerinde duruyordu.

 

 1967’de hemen yakındaki Yeni Balat köyünde öğretmen Zorba Elgün’ün konuğu olmuştum. Altınkum sahiline beni motosikletiyle götürürken çekilmiş bir fotoğrafımız da yanımdaydı.

 

Köydeki kahvehanelerden birinin önünde durduk. Fotoğrafı oradakilere gösterdik. 40-50 yaşlarındaki gençler değil tanımak, adını bile duymamışlardı. Benim yaşlarımda olan muhtarın bilgi verebileceğini söylediler. Muhtar, evet onu  tanımıştı. Zorba burada birkaç yıl öğretmenlik yapmıştı ama nereye gittiğini, yaşayıp yaşamadığını bilmiyordu. O tarihlerde köyde bakkallık yapan kişinin daha ayrıntılı bilgi verebileceğini söylediler. Onu da bulduk fakat bu isim onda hiçbir çağrışım yapmadı. Arkadaşlarım da benimle birlikte Zorba öğretmenin peşine düşmüştü. Çünkü bu bir kişinin eski bir tanıdığını aramasından çok,  50 yıl öncesinin hatırlanıp hatırlanmayacağını araştırma yöntemi haline gelmişti. Bir ipucu bulamadık…                                                                        

Zaman ne kadar da acımasız! Bir öğretmen, memur, isterse kaymakam olsun, görev yaptığı yerden yemekli toplantılarla, törenlerle uğurlanırken orada  unutulmayacağı duygusuna kapılmasın.  Aynı durumla ben de karşılaşıyorum ve ister istemez hüzünleniyorum. Milas Havaalanı’ndan Didim’ giderken ve dönerken 1970-1971 yılında öğretmen olarak çalıştığım Selimiye’de mola verdim. 20-25 kişinin oturduğu kahvehanede, içlerinde beni   tanıyan olup olmadığını sordum. Adımı bile duymamışlardı! Çoğu ben ayrıldıktan 10-15 yıl sonra doğmuştu! 6 şubenin öğrencilerinin sınıfça çekilmiş fotoğraflarını gösterdim. Şimdi 57-62 yaşlarını süren bazılarını çıkarabildiler ama hiç biri orada değildi.

 

Balat’tan Didim’e dönerken yol üstünde Akköy var. Burada her sokağa bir edebiyatçımızın adı verilmiş. Güven Pamukçu, Akköy adlı bir dergi çıkarıyormuş ve bu, Türkiye’de adresi köy olan tek dergimizmiş. Baskı parasını cebinden ödediğine eminim… Köyde bir kütüphane de varmış. Pamukçu’nun birer fincan kahvesini içmek hiç de fena olmazdı. Fakat Pamukçu Söke’ye gitmişti ve kütüphane de kapalıydı! Zaten köy kütüphaneleri hep kapalı kalması şartıyla açılır!

 

Didim’de bütün yörede olduğu gibi bol tanrı var. Apollo tapınağı ve ‘’yapma’’ Poseidon Deniz tanrısının heykeli yanından geçerek 2500 nüfuslu Akbük’e uzandık. Akşam Posedion adlı lokantada balıklı, rakılı bir şölen sofrasına oturduk. Laf lafı açtı. Benim de çenem açıldı. Yakın tarihte olup bitmiş olaylardan kitapların yazmadığı, konferanslarda konuşulmayan ‘’özgün’’ düşüncelerimi dile getirdim. Ben bunlara itirazlar beklerken ‘’Kulaklarımızın pası silindi’ demezler mi?

 

Beni otele bıraktıklarında saat gece yarısını geçiyordu. Yarın da Ticaret Odası’nın Konferans Salonunda konuşacaktım. Belediye telefonla 24 bin kişiye mesaj göndermiş. Salon dopdolu olursa mahcup olacaktım… (17 Mart 2016) 

Yorum ekle


Güvenlik kodu
Yenile

trafik cezası öde kredi kartı ile fatura öde online fatura ödeme fatura öde